Minik Fareler Masalı

Bir zamanlar şirin bir evde minik fareler mutlu mesut yaşarlarmış. Bu farelerin başına bela olan “Karabela” adında bir kedi varmış. Karabela, minik fareleri adeta canından bezdirmiş. Minik farelerin dolaşmasına, yemek bulmamasına müsaade etmiyormuş. Minik fareler neredeyse açlıktan tahtaları kemirmeye başlayacaklarmış. Minik fareler bu duruma bir çözüm bulma, bu durumdan kurtulmak için ne yapacaklarını şaşırmışlar. Minik fareler Karabela’nın evde olmadığı bir gün, bir araya gelip bu durumdan kurtulmanın yollarını konuşmaya başlamışlar. İlk önce aralarında bir başkan seçmeye karar vermişler. Bilge, yaşlı üyelerini başkan seçmişler.

Minik fareler ne yapabileceklerini sesli düşünmeye başlamışlar, haliyle her kafadan bir ses çıkmış. Nihayet tecrübeli ve Bilge başkanları bir öneri getirmiş:

“Karabela’nın boynuna bir çıngırak asalım, ne zaman peşimize düştüğünde, bize yaklaştığında çıngırağın sesini duyar, tedbirimizi alarak deliklerimize saklanırız. Başka türlü Karabela’dan kurtulamayız demiş.” Bütün fareler bu öneriyi çok beğenmiş. Herkes Bilge fareyi alkışlayarak “Aklınla bin yaşa!” demişler. Bilge fare konuşmasına devam etmiş. “Ancak bir sorunumuz var” demiş.

“İyi güzel de, çıngırağı Karabela’nın boynuna kim asacak?” demiş. Toplantı salonuna birden sessizlik hakim olmuş. Az önce salonu bağırışlarıyla inleten, alkış tufanı koparan minik fareler, hepsi sus pus olup geri çekilmişler.

Fareler yavaştan toparlanarak hepsi kendine göre bahaneler bularak “Ben yapamam” deyip toplantıyı tek tek terk etmiş. Sonra ne mi olmuş? Karabela yine minik farelerin peşine düşerek hiçbirine göz açtırmıyormuş. Karabela’nın korkusundan yarı aç, yarı tok yaşamaya çalışmışlar..

Öğüt: Bir tehlikeden kurtulmak için cesur olmak gerekir, önemli olan toplanıp fikirleri konuşmak, alkışlamak değil gereğini yapmaktır.