Zamanın birinde küçük bir kasabada yaşayan bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Ali imiş. Ali büyümeye, genç bir deli kanlı olma yolunda ilerlemeye başlamış. Bu aşamada eskisi kadar sakin, anlayışlı değilmiş. Annesi ne derse onu terliyor ve hiçbir istediğini yapmıyormuş. Bu durum anne ve babasını çok üzse de onlar Ali’yi üzmek istemiyormuş.

Günlerden bir gün Ali odasında bilgisayar oyunu oynarken annesi kapısını çalıp odasına girmiş. Annesi: “Aliciğim, bugün odanı toplar mısın? Misafirler gelecek” demiş. Ali ise annesine dönüp “Hayır toplayamam” demiş. Annesi: “Bu sert konuşmaların beni çok üzüyor farkında mısın? Senden odanı toplamanı rica ediyorum. Lütfen!” demiş. Ali ağzını kaydırarak annesine “Uf anne, odamdan çıkar mısın?” demiş. Annesi üzgün bir şekilde odadan çıkmış. Oğlunun bu şekilde ona sert çıkması çok gücüne gidiyormuş. Bugüne kadar Ali’nin her istediğini yapmış ama oğlunun bu tavrına bir türlü anlam veremiyormuş. Annesi o gün Ali’ye başka bir şey dememiş ve misafirleri gidince yemeğini hazırlayıp odasına bırakıp çıkmış. Ertesi gün Ali okula gitmiş ve geldiğinde hemen bilgisayarın başına geçmiş. Annesi kalkıp “Oğlum okuldan gelir gelmez bilgisayara oturma lütfen, önce ödevlerini yap” demiş. Ali yine annesi “Of anne” demiş ve bilgisayarın başından kalkmamış. Annesi yine üzülerek odadan çıkmış. Ali’nin bu durum uzun süre devam etmiş. En sonunda annesi babası Ali’yi yanlarına çağırmış ve konuşmak istemiş. Annesi: “Ali, son zamanlarda çok sinirlisin ve bizimle konuşurken haddini aşıyorsun. Bize bağırman, terlemen, dediklerimizi yapmaman bizi ne kadar yaralıyor farkında mısın? Bugüne kadar sana bir kez olsun bağırmadık, elimizden geldiğince istediklerini yaptık ama sen bize sadece bağırıyorsun” demiş. Ali annesinin sözleri üzerine üzülmüş ve kafasını aşağı indirmiş. Babası “Kafanı kaldır oğlum, gelişme çağında olduğunu biliyoruz. Biz seni anlamaya, seninle daha çok vakit geçirmeye çalışıyoruz. Lütfen sende biraz bizi anla oğlum” demiş.

Ali bugüne kadar davranışlarının ne kadar yanlış olduğunu anlamış ve onları bu kadar üzdüğü için çok pişman olmuş. Ali: “Anne, baba sizi bu kadar üzdüğüm için özür dilerim. Aslında amacım sizi üzmek değildi, size bir birey olduğumu kanıtlamaktı. Ama bunu yanlış bir şekilde yapmışım. Lütfen beni affedin” demiş. Anne ve babası oğullarına sarılmış ve “Biz seni zaten bir birey olarak görüyoruz ama bunu sana hissettiremediysek bizim de suçumuz var. Artık sıfırdan başlayalım ve birbirimizi anlamaya çalışalım” demişler. Ali böyle iyi bir aileye sahip olduğu için çok sevinmiş. Bir daha anne ve babasına hiç saygısızlık yapmamış. Mutlu bir şekilde hayatlarına devam etmiş. Bu hikâyede burada bitmiş.